19 Kasım 2013 Salı

Ufak bir mutluluk sebebi

Bugün iş yerinde mola verip bahçede dolaşırken bir meşe palamudu buldum. Ama sadece bir tane. Aldım pet şişeye diktim. Bakalım çıkabilecek mi? Bir meşe palamudunun durumunu öğrenmek için onu suya atmak gerekiyormuş. Suya batarsa iyi durumda, batmassa kötü durumda demekmiş. Ben denemedim. Sıkıcı iş yerimde bana mutluluk verecek gibi geldi. O yüzden öğrenmek istemedim. Bakalım çıkmayı başarabilecek mi?

18 Kasım 2013 Pazartesi

Mis gibi Sütlaç

Bu hafta sonu dedim Tuğba evleneli bir yılı geçti. Artık senin de klasik evli bir türk kadını gibi sütlaç yapma vaktin çoktan geldi :) Aslında annemin sütlacı çok güzel olur. Ama saat ilerledi diye onu rahatsız etmedim. İnternette baya bir siteye baktıktan sonra sanki annemde böyle yapıyordu diye birisini uygulamaya geçirdim. Ama maalesef tadı güzel ama duru oldu...
Ertesi gün annemin aşure yapmasına yardım etmeye gidecektim. Gerçi ben gidesiye annem çoktan yapmıştı bile :) Bana dağıtması kaldı...
Bu aşurelerin fotoğrafını çekerken, işini yetiştirmesine yardım etmek yerine lüzumsuz işlerle uğraştığım ideasıyla annemden ufak çaplı bir azar işittim. Lakin akşam bizim için yaptığı yemek fırından çıkınca "Aaaa, ne güzel görünüyor. Tuğba gel bunu da çek!" diye kendisi istedi. E madem çektik koymadan olamaz değil mi?
Hemen annemden sorup öğrendim sütlacım niye duru oldu. Sanırım az kaynatmışım ve şekeri en son eklemek gerekiyormuş; ben ortada eklemişim.
Annemden tiyoları alınca hemen o akşam tekrar denedim ve süpersonik bir sütlaç yaptım :) Kıvamı ve tadı tam tutturdum :) (Sanki sütlaç yapmak çok zor bir şeymiş gibi :) Ama internette de okudum çoğu insan kıvamı tutturamıyormuş) İşte tiyolarımla beraber yaptığım sütlaç tarifim :
SÜTLAÇ

1 kg süt
1 çay bardağı pirinç
1.5 çay bardağı su
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya
1 tepeleme tatlı kaşığı pirinç unu

Eğer zamanınınız varsa önce pirinci bir saat falan kaynar suda bekletelim. (Zamanınız yoksa da direk yapabilirsiniz. Ben bekletmeden yaptım zaten. Sabırsızlıktan öldüğüm için :))
Beyaz suyu çıkana kadar yıkayalım.
1 çay bardağı pirinci, 1.5 çay bardağı suda suyunu tamamen çekene kadar haşlayalım
Suyunu çekince üstüne sütü ekleyelim
Süt kaynayana dek ara ara karıştırarak pişirelim.
Sonra 15 dakika falan (Sütle pirinç hafif yoğun bir kıvam almaya başlıyor) daha kaynatmaya devam edelim.
Yarım çay bardağı suyun içerisinde pirinç ununu ve vanilyayı eritelim ve sütlacımızın içine dökelim
Kıvam alıncaya kadar karıştırarak kaynatmaya devam edelim.
En son içerisine şekeri de ekleyip, beş dakika sonra falan ocaktan alalım.
Kaselere boşaltıp, üzerlerine tarçın serpiştirelim.
Ilık yada dolapta soğutup servis yapalım.
Afiyet olsun...
NOT: Zaten sütlaç en son piştiğinde ondan puding gibi bir kıvam beklemiyoruz :) Yeni pişmiş pudinge göre çok hafif daha sıvı oluyor. Durdukça katılaşıyor.

15 Kasım 2013 Cuma

Taktım kafaya gene!

Geçenlerde tchibo sitesine girdim. Hay girmez olsaydım. Nerden girdim de taktım kafayı Tchibo nun kahve makinelerine. Aslında evlendiğimizden beri gözüm hep bi kahve makinelerinde. Kahve içmeyi ve kahve kokusunu çok seviyorum. Ama sıradan bir filtre kahve makinesi değil istediğim. Daha özellikli bir şey. Hep bakıyorum ama benim istediklerimde pahalı mı acaba diye almıyorum. Çünkü bir cumartesi pazarımız var evde kahve keyfi yapabileceğimiz. Haftada iki kere kahve yapacağım diye o kadar para versemmi vermesemmi...
Ben bu düşüncelerde gezinirken sen git Tchibo yeni Cafissimo Picco çıkart. Bir de tanıtım fiyatı diye 99 TL fiyat biç. Beyazına gerçekten bayıldım. Görüntüsü de çok güzel ve çok küçük, yer kaplamıyor. Hadi alayım dedim. Depodan getirmeye gitti benimle ilgilenen kızcağız.
Ben orada beklerken, başka bir tezgahtar geldi kafamı allak bullak etti gitti :( Niye bunu alıyorsunuz Caffisimo Classic varken. Bunda sadece espresso ve caffe cream yaparsınız. Caffisimo Classicle tüm kahveleri yaparsınız hemde süt köpürtme ve ısıtma bıdı bıdısı da var. Ben sizin yerinizde olsam Caffisimo Classic alırdım dedi. Ama Caffisimo Clasic de 250 TL. Onunda kapladığı yer çok büyük değil.
Ben de alamadan geldim. Kararsız kaldım işte :( Acaba bu Caffisimo Classiclerde kampanya olmazmı ki yahu. Bir de nasıl acaba? Kullananlar memnun mu? Gerçi bir iş yeri arkadaşım kullanıyormuş ve çok sevmişler. Ne yapsam ki dersiniz? Var mı kullanan fikri olan? Almak istiyorum aslında da hafta da iki gün kahve yapmak için 250 TL olanı mı almalıyım yoksa gerek yok da 100 TL olanı mı almalıyım?

Bangkok _ 1

Döndüm ama hala sizlere tatil maceralarımı anlatamadım :) Aslında nereden başlasam nasıl anlatsam nasıl gruplasam bir türlü bilemedim :) O nedenle başlayamadım bir türlü. İşler de yoğun olunca üstüne tuz biber oldu. Maceralarım bir yazıya sığmaz galiba... Yazabildiğim kadar yavaş yavaş :) İşte siz idare ediverin beni.
Tatilde Tayland'a gittik. İlk beş gün Bangkok'da 9 günde cennet gibi bir yer olan Phuket'de geçirdik tatilimizi. Yani ilk kısmı kültür, ikinci kısmı kum-deniz-güneş üçlüsü oldu. Daha önce oraya giden arkadaşlarımın fotoğraflarını görmüş, çok etkilenmiştim. Hiç gideceğimi düşünmemiştim. Ama kısmet işte...
Aslında tatilimizi Yıldız'ın yanına Amerika'ya giderek geçirecektik ama Yıldız'ın staj gibi durumları olunca erteledik bizde onu başka bir bahara...
Tayland biletlerimizi 5 - 6 ay öncesinden Qatar Airways'den aldık. En ucuz uçak biletini alabilmek için Hipmunk sitesini kullandık. Bence de gerçekten çok ucuza gittik. Ankara-Bangkok, Phuket-Ankara biletimizi iki kişi gidiş dönüş 3000 TL ye aldık. Arada kalan Bangkok-Phuket uçuşu için de gene iki kişi toplamda 82 dolara aldım Air Asia'dan . Air Asia uzak doğuda çok kullanılan ve oldukça da ucuz olan bir havayolu şirketi. Daha önce hiç görmediğim ve bana ilginç gelen durumlardan birisi de hosteslerin kot pantolon giymiş olmasıydı:) Hepsinin üzerlerinde kırmızı tişört altlarında ise kot pantolon vardı :) Qatar Airways'den bahsedecek olursam aslında Qatar Airways başlı başına bir post konusu. Qatar Airways' in nasıl bir havayolu şirketi olduğundan ayrı bir postta bahsedeyim ben en iyisi. Uçuşumuz Doha aktarmalıydı. Giderken Ankara-Doha-Bangkok, dönerken ise Phuket-Doha-Ankara güzergahından geldik. Doha havaalanı şu ana kadar gördüğüm en çok çeşitli milletten insanın olduğu havaalanıydı. Gerçekten batının doğuya, doğunun ise batıya açıldığı bir kapı gibiydi. Ancak Duty Free sinin oldukça pahalı olduğunu söylemek isterim. Gene en ucuz Duty Free, Ankara'nınkiydi.
Bu arada daha önce İstanbul'da Atatürk Havaalanında , bu sefer ise Esenboğa Havaalanında gittiğim iş bankası lounge 'yi uzun havaalanı bekleyişleriniz için gerçekten öneririm. Ben iş bankası kredi kartına sahip olduğum için yanlış hatırlamıyorsam 1 yada 5 TL ye, Güneş'in ise olmadığı için 15 TL ye girdiğimizi hatırlıyorum. Hem rahat koltuklar var, hem dinlendirici ve sessiz, hemde istediğinizi sınırsız yiyip için konsepti var:)
Gelelim tatilimize :) Ama zaten şimdikten baya uzun bir post olmuş. Anlatabildiğim kadar anlatayım. Sonra devamı başka postlara :)
Bangkok'a akşam saatlerinde vardık. Gitmeden internetten baya araştırma yapıp. Nereye nasıl giderim en kolay ve en ucuz iyice öğrenmiştim. Öğrendiklerimi sizinle de paylaşacağım. Çünkü ben bu bilgileri sağdan soldan toplarken çok zorlandım. Siz benim yazılarımda hepsini bir arada bulun isterim :)
Bangkok'da toplu ulaşım oldukça iyi. Şehrin bir çok yerine metro ve sky train le gidebiliyorsun. Bir de şehrin ortasından Chao Phraya Nehri geçiyor ve şehrin bir çok yerine dallanmış kanallar var. Buralardan da ulaşım rahatlıkla sağlanabiliyor. Bir de tuktuk ve taksiciler var. Ama biz bunlardan mümkün olduğunca kaçmaya çalıştık. Çünkü pazarlık yapmaktan sıkıldık, kendimizi güvende hissedemedik ve derdimizi anlatana kadar canımız çıktı. Çünkü hiç ingilizce bilmiyorlar. Kendimizi güvende hissedemedik deyince yanlış anlamayın. Başımıza kötü bir şey gelmedi yada bize bir şey yapmaya çalışan falan olmadı ancak, hiç bilmediğin bir yerde ne yaptığını ne düşündüğünü ne konuştuğunu bile anlamadığın bir adamın arabasında gitmek rahatsız edici.
Bangkok'da iki havaalanı var. Biz Suvarnabhumi havaalanına indik. Bangkok'da sıcak ve nefes alması güç bir gece bizi karşıladı. Gene daha önce yaptığım araştırmalardan Bangkok'da hem ulaşım hem de nezih ve güzel otellerin olduğu bölgenin Riverside bölgesi olduğunu öğrenmiştim. O nedenle otelimizi Riverside'dan seçtik. Chao Phraya Nehri 'nin kıyısında müthiş bir şehir ve nehir manzarasına sahip harika bir otel olan Chatrium Otel Riverside Bankok'da kaldık.
Bu resim Chatrium'dan görünen şehir manzarası
Bu resimde otelin kendisi
Chatrium otelle ilgili de ayrı bir post yazacağım. Ancak özet geçecek olursam tek kelimeyle mükemmel olduğunu söylemek isterim. 5 gecelik fiyatı iki kişi 850 TL verdik. Ama hiç bir şey dahil değil bu fiyata.
Suvarnabhumi havaalanından otelimize ulaşımı ise şu şekilde yaptık. Çok yoğun bir trafiğe sahip olan Bangkok'da bunun süre olarak en kısa ve en ucuz ulaşım şekli olduğuna emin olabilirsiniz:

Suvarnabhumi Havaalanı -Riverside (Saphan Taksin):
Havaalanından Express hatla Phaya Thai istasyonuna gittik. 
Phaye Thai den sky traine aktarma yaptık ve Siam istasyonuna gittik.
Siam'da inip hemen karşı hattaki gök trenine binerek Saphan Taksin'e gittik.
Saphan Taksin  Chao Phraya Nehri üzerinde bir durak. Bizim otelimizin buraya her yarım saatte bir bot seferleri vardı. Ordan bot servisine binip otelimize ulaştık.

Otel'e valizlerimizi koyup otelimize yürüme mesafesinde Asiatique RiverFront akşam pazarına yemek yemek üzere gittik. Bu alış veriş merkezi akşam 5'te açılıyor ve Saphan Taksin'den de ücretsiz bot servisi var. Fena bir yer değil. Yakınındaysanız uğramanızı tavsiye ederim. Bir çok yemek ve alışveriş seçeneği var ve kocaman bir dönme dolap var. Dönme dolaba binerek şehrin harika manzarasını izleyebilirsiniz.
Ancak bu yemek bolluğunun içerisinde biz hiç bir şey yiyemeden geri döndük maalesef. Çünkü hava çok bunaltıcı ve yemekler çok baharatlı olduğu için havada ağır bir koku oluşmasına sebep oluyordu ve şehir çok kalabalık olduğu için şehirde genel olarak çok hafif bir lahım kokusu var gibi geldi bana. Gerçi pek emin olamadık sonradan baharat mı kokuyor lahımmı diye :) Etrafı gezip birkaç tezgaha falan bakınıp aç aç otele döndük. Otelimiz tertemiz orada yeriz serin serin diye. Sonrada her akşam neredeyse hep otelde yedik. Buda bize akşam yemeklerinin yaklaşık 60-70 tl ye mal olmasına sebep oldu. Gerçi süper lüks ve izlediğiniz manzaraya göre o para az bile ama biz Tayland'ın çok ucuz olduğuna odaklamışız kendimizi. Çok ucuza yiycez, gezcez sandık ama pek de öyle olmadı...

Bunda tabiki her gidenin Tayland çok ucuz demesinin büyük bir payı var. Ancak o sanırım eskidenmiş. Bundan üç dört sene önce  1 TL = 30 baht(Taylan para birimi) imiş. Ancak şimdi 1 TL sadece 15 baht. Ancak zaten her şey en az 100 baht. Bizim 1 milyoncularda satılan dandik şeyler e bile 100 baht diyorlar. O yüzden bana açıkçası çok da ucuz gelmedi. Ama tabiki pahalı değil. Ama çok ucuz da değil :)

Otelimizde ben tavuklu noodle istedim. Güneş'de bir et yemeği ve sebzeli noodle aldı. Et yemeği gerçekten süperdi. Ancak ben Tayland noodle'ını sevmedim. Ama Güneş sevdi. Tavuklarını seçip gerisini Güneş'e postaladım. Çünkü Noodle şeffaf, hafif yassı ve ağızda da sümüksü bir yapışkanlık hissi verdi bana :) Sizi iğrendirdim ama :) Sonra Güneş sevdiği için gene yedi ben Sümük yiycem diye :) Buda işin geyik kısmı. Sonrada çıkıp 28. kattaki süper manzaralı odamızda yattık uyuduk. Sabah erken kalkmak ve şehri keşfetmeye çıkmak gerekti :) Bu yazı çok uzun oldu. Sıkılmadan sonuna geldiniz mi bilmem ama benim işler beni bekler :) Bu günlük bu kadar olsun. Başladım ya tatili anlatmaya herhalde gerisini çabuk anlatabilirim. Herkese iyi hafta sonları diliyorum :)

Atamızı saygıyla anıyoruz...

4 Kasım 2013 Pazartesi

Bu hafta sonu...

Bu hafta sonu bize taa İzmirlerden canım arkadaşım Özgüç geldi :) Cumartesi günü işte olmam gerektiği için çok vakit geçiremedik ama bizde kaldı ve pazar sabahı da Ece, Elif, Figen de bize kahvaltıya gelince tam süper bir pazar günü oldu. Kız kıza bol sohbetli, eğlenceli, kahveli, bol yemeli içmeli bir gün geçirdik. İnşallah en kısa zamanda tekrarlayabiliriz :) Bu da güzel kahvaltı soframızdan kareler, yeni kahvaltı takımım ve tabi ki annemin diktiği süper masa örtüm :)


Aslında kendisi bir takım değil. Karaca'dan ben ekleye kökleye takım yaptım. Hep dikdörtgen beyaz tabak istiyordum...Denk geldi. Ama hazır buraya bunu yazmışken bir de şikayet edeyim. Bana kahvaltı takımını alırken beş tabak veren ve altıncısını iki gün sonra bana teslim edeceğini söyleyen Armada Karaca neredeyse bir buçuk ay geçmesine rağmen hala o tabağı getiremedi... En son aradığımda da saçma sapan yalanlar söylediler...Eğer altıncısını çok kısa bir sürede tamamlamazlarsa aramızda hoş olmayan şeyler yaşanacak sanırım...İşte siz siz olun benim gibi bu iki gün sonra getireceğiz yalanlarına kanmayın.
Güzel başlayan yazımı güzel bir şekilde bitireyim ama:) Akşam bizim evin orada yapılan yeni yeşil alan açılışı nedeniyle Zülfü Livaneli konseri vardı. Biz de Güneş'le gidip üç dört şarkı dinledik. İyi geldi...Hepinize iyi bir hafta diliyorum :)

Adı Örsan olsun :)

Bu yazı Hvl dostlarıma :)
Bana geçtiğimiz çarşamba tatil dönüşü sendromu yaşarken bloğumun jobs kaydına yorum yazarak kahkahalarla gülmemi sağlayan sevgili arkadaşım Örsan 'dan ötürü bu yazının adı Örsan olsun :) Aslında böyle benim bloğumu beraber okumanız, altına yorum yapmanız falan hoşuma gitti. Beni unutmadığınızı gösteriyor öyle değil mi? Unutmayın beni :) Valla ben sizi çok özlüyorum. Keşke diyorum tekrar beraber çalışabilsek...Hepinize benden kucak dolusu sevgiler. Güzel bir hafta geçirin. Belki bir ara öğle yemeğine gelirim :) Yeni yorumlarınızı bekliyorum :) Ya içimden bu yazının altına şu yüzlerimizi birbirimizinkiyle değiştiren iphone uygulamasıyla çektiğimiz ve deli gibi güldüğümüz fotoğrafı koymak geldi :) Ama gene şanlısınız hadi çünkü bulamadım :) Sahi o foto nerde? Varsa göndersenize valla buraya koymıycam :)